İÇİMİZDEKİ BOŞLUK
Orta yaşlı, iyi giyimli adam pirin önünde diz çöküp şöyle dedi:
- Pirim ben çok zengin bir adamım, sayısız malım mülküm, hadsiz hesapsız servetim var. Çocuklarım, torunlarım etrafımda pervane gibi dönerler, isteyip de elde edemediğim hiçbir şey yok. Ne var ki, bazılarının sandığı gibi huzurlu değilim. Bilmem ki nasıl anlatsam, içimde sebebini bilmediğim bir boşluk var, giderek büyüyen bir boşluk! Gençken bu boşluğu kazanma hırsımın azgınlığına yorardım, oysa maddi gücümün zirvesine çıktığım şu anda bile boşluk giderek büyüyor, azalmak şöyle dursun giderek çoğalıyor. Düşündüm ki bunun sebebini ancak siz bilebilir, beni bu dertten ancak siz kurtarabilirsiniz.
Doksanına merdiven dayamış pir, nurani yüzünde balkıyan beyaz sakalını sıvazlayıp şöyle dedi:
- Ne mutlu sana ki içinde o boşluğu hissetmektesin ey oğul! Senin için rahmet kapıları açılmakta, aradığını bulma imkanı önüne serilmekte. Sır kapılarını açan bir anahtar eline tutuşturuluyor, sakın onu itici olma! Ko o boşluk iyice sarıp sarmalasın seni, aradığını bulduğun zaman çektiğin acılara değecek, gecenin sabaha erdiği gibi acıların mutluluğa dönüşecek.
- Aramam gereken nedir pirim?
- Yitirdiğin cenneti arayacaksın oğul! Kitapta şöyle yazılmıştır, “Ona ruhumdan üfledim.” İşte o üflenen şey sahibini arıyor, yitirdiği cennete kavuşmayı diliyor, başka bir deyişle parça bütüne akıyor.
- Söylediklerinizden hiçbir şey anlamadım efendim.
- Sabırlı ol anlayacaksın, etrafına bir bak hele, herkes nasıl yetkinlik peşinde. İşadamı en büyük servete kavuşmayı diliyor, katil en kusursuz cinayeti işlemeye çalışıyor, hırsız en büyük vurgunu gerçekleştirmek istiyor, çiçek en güzel görünümü kazanmak için boy atıyor, ceylan en hızlı şekilde avcıdan kaçmaya çabalıyor, su en coşkun haliyle akmak istiyor. İşte bu yüzden “kainatta onu tespih etmeyen hiçbir şey yok” denmiştir. Sence bu yetkinlik isteği nereden geliyor, neden canlı cansız her şey yetkinlik peşinde? En yetkin olan kimdir?
- Tanrıdır pirim.
- Evet Tanrıdır oğul, çünkü insanoğlu binlerce yıldır keşfettiği tüm yetkinlik sıfatlarını ona yüklemiştir. Olumlu ya da olumsuz tüm yetkinliği sinesinde toplayan O’dur. Her şeye gücü yeten, her şeyi bilen, her şeyi duyan, her şeyi görendir. Ve insan içine üflenen ruh gereği O’nun gibi kusursuz olma çabasındadır. Ama nefs bu meylin önüne set çeker, onu saptırır. Nasıl mı? İşte sana yaptığı gibi, zengin oldun ve her şeye gücünün yettiğini sandın, ama her şeyi bilen, gören, duyan olamadın. Nefsin seni aldattı, çok zengin olunca yetkin de olacağına seni inandırdı. Şimdi döndün baktın ki o kadar yetkin değilsin ve içindeki boşluk giderek büyümekte. Ta başa dönüp yeniden başlayacaksın, tam anlamıyla yetkin oluncaya, aradığını buluncaya dek çabalayacaksın. Hz. İsa’nın şu öğüdüne kulak ver “Arayın bulacaksınız, isteyin verilecek, kapıyı çalın açılacak” diyor. Üzülmene gerek yok oğul, sana ışık yakıldı, içindeki boşluk seni uyaran bir kıvılcım oldu, ne mutlu sana! Vay onlara ki, ömürleri boyunca o boşluk duygusunu tatmadılar, kendilerine verilen süreyi şuursuzca tükettiler, gaflet içinde yaşayıp gaflet içinde öldüler.
- Yani bunca emeğim boşa mı gitti, hayatımı bir hiç uğruna mı harcadım ben?
- Elbette değil, emeklerin boşa gitmedi oğul, yaşadığın hayat sana yanlıştan dönme fırsatı verdi, doğru olanı yapma şansını elde ettin. En önemlisi, gücün nasıl güçsüzlüğe dönüştüğünü gördün, ilerde güçsüzlüğün nasıl güce dönüştüğünü de göreceksin!
- Güçsüzlük nasıl güce dönüşebilir pirim?
- Denemeden bilemezsin oğul, bu ince bir iştir, bir hikmettir ki Tanrı onu kamil kullarının idrakine bahşeder. Ama sana bir örnek verebilirim. Bilirsin Hz. Peygamber yoksulluğuyla övünür “Fakrım benim övüncümdür” derdi, çoğu zaman yiyecek bir lokma ekmek bulamaz, mal mülk istif etmez, gösterişli elbiseler giymezdi. Şah-ı Merdan da öyleydi, giydiği hırkayı defalarca yamadığı söylenir. Onlar görünüşte yoksul ve güçsüzdüler, ama bunu güce dönüştürebildiler. Nice Karunların bugün esamisi okunmazken, insanlık onları hayırla yad etmekte.Yoksulluk, yoksulluğundan utananlar için güçsüzlük, yoksulluğunu bayrak yapanlar için güçtür. İşte yoksulluk gerçek zenginliğe böyle dönüşür.
- Pirim katil de, hırsız da yetkinlik peşinde, dolayısıyla onlar da farkında olmadan Tanrıyı ararlar dediniz. Bir katil veya hırsız, nasıl olur da inanan biriyle aynı kefeye konur?
- Aynı kefeye konmaz oğul, ama onların da Tanrıyı aradığı doğrudur. Ne var ki onlar Tanrının celaline vurgundur, başka bir deyişle olumsuzun yetkinliğine ulaşmak isterler. Melek ne kadar Tanrıdansa, şeytan da o kadar Tanrıdandır, ama Tanrı insanı uyarmış iyiliği tavsiye etmiştir. Şeytani işler yapanlar sorumluluğu yüklenmek zorundalar, suçu Tanrıya yıkamazlar. Bu konuda ince bir noktaya değinmekte yarar var. Kimin meleğe, kimin şeytana hizmet ettiği pek belli olmaz, tarihte bunun pek çok örneği var. Mesela Fudayl bin İyad önceleri düpedüz eşkıyaydı, dağ başlarında yol keser, kervan soyardı. Bir gün sevgilisinin balkonuna tırmanırken gaipten bir ses “Ey Fudayl sen bunun için mi yaratıldın? ” diye haykırdı. Fudayl hemen yere indi, elbiselerini ve servetini fakirlere dağıtıp kendini Tanrıya adadı, yani şeytana hizmet eden meleğe hizmet etmeye başladı, anlayacağın küfür imana dönüştü. İşte bu yüzden “Küfr içinde iman vardır, seçebilirsen gel beri” denmiştir. Kısaca, her eşkıyanın içinde bir evliya gizlidir, hüner onu bulup açığa çıkarabilmekte! Fudayl’a “Sen bunun için mi yaratıldın?” diye haykıran sesle, içinde hissettiğin boşluk aynı şey oğul. İçindeki boşluk sana şöyle haykırıyor, “Ey insanoğlu sen mal istiflemek için mi yaratıldın? ” Ne demek istediğimi şimdi anladın mı?
- Anladın pirim, düne kadar içimdeki boşluktan nefret ediyordum, ama şimdi onu sevmeye başladım!
Orta yaşlı, iyi giyimli adam pirin önünde diz çöküp şöyle dedi:
- Pirim ben çok zengin bir adamım, sayısız malım mülküm, hadsiz hesapsız servetim var. Çocuklarım, torunlarım etrafımda pervane gibi dönerler, isteyip de elde edemediğim hiçbir şey yok. Ne var ki, bazılarının sandığı gibi huzurlu değilim. Bilmem ki nasıl anlatsam, içimde sebebini bilmediğim bir boşluk var, giderek büyüyen bir boşluk! Gençken bu boşluğu kazanma hırsımın azgınlığına yorardım, oysa maddi gücümün zirvesine çıktığım şu anda bile boşluk giderek büyüyor, azalmak şöyle dursun giderek çoğalıyor. Düşündüm ki bunun sebebini ancak siz bilebilir, beni bu dertten ancak siz kurtarabilirsiniz.
Doksanına merdiven dayamış pir, nurani yüzünde balkıyan beyaz sakalını sıvazlayıp şöyle dedi:
- Ne mutlu sana ki içinde o boşluğu hissetmektesin ey oğul! Senin için rahmet kapıları açılmakta, aradığını bulma imkanı önüne serilmekte. Sır kapılarını açan bir anahtar eline tutuşturuluyor, sakın onu itici olma! Ko o boşluk iyice sarıp sarmalasın seni, aradığını bulduğun zaman çektiğin acılara değecek, gecenin sabaha erdiği gibi acıların mutluluğa dönüşecek.
- Aramam gereken nedir pirim?
- Yitirdiğin cenneti arayacaksın oğul! Kitapta şöyle yazılmıştır, “Ona ruhumdan üfledim.” İşte o üflenen şey sahibini arıyor, yitirdiği cennete kavuşmayı diliyor, başka bir deyişle parça bütüne akıyor.
- Söylediklerinizden hiçbir şey anlamadım efendim.
- Sabırlı ol anlayacaksın, etrafına bir bak hele, herkes nasıl yetkinlik peşinde. İşadamı en büyük servete kavuşmayı diliyor, katil en kusursuz cinayeti işlemeye çalışıyor, hırsız en büyük vurgunu gerçekleştirmek istiyor, çiçek en güzel görünümü kazanmak için boy atıyor, ceylan en hızlı şekilde avcıdan kaçmaya çabalıyor, su en coşkun haliyle akmak istiyor. İşte bu yüzden “kainatta onu tespih etmeyen hiçbir şey yok” denmiştir. Sence bu yetkinlik isteği nereden geliyor, neden canlı cansız her şey yetkinlik peşinde? En yetkin olan kimdir?
- Tanrıdır pirim.
- Evet Tanrıdır oğul, çünkü insanoğlu binlerce yıldır keşfettiği tüm yetkinlik sıfatlarını ona yüklemiştir. Olumlu ya da olumsuz tüm yetkinliği sinesinde toplayan O’dur. Her şeye gücü yeten, her şeyi bilen, her şeyi duyan, her şeyi görendir. Ve insan içine üflenen ruh gereği O’nun gibi kusursuz olma çabasındadır. Ama nefs bu meylin önüne set çeker, onu saptırır. Nasıl mı? İşte sana yaptığı gibi, zengin oldun ve her şeye gücünün yettiğini sandın, ama her şeyi bilen, gören, duyan olamadın. Nefsin seni aldattı, çok zengin olunca yetkin de olacağına seni inandırdı. Şimdi döndün baktın ki o kadar yetkin değilsin ve içindeki boşluk giderek büyümekte. Ta başa dönüp yeniden başlayacaksın, tam anlamıyla yetkin oluncaya, aradığını buluncaya dek çabalayacaksın. Hz. İsa’nın şu öğüdüne kulak ver “Arayın bulacaksınız, isteyin verilecek, kapıyı çalın açılacak” diyor. Üzülmene gerek yok oğul, sana ışık yakıldı, içindeki boşluk seni uyaran bir kıvılcım oldu, ne mutlu sana! Vay onlara ki, ömürleri boyunca o boşluk duygusunu tatmadılar, kendilerine verilen süreyi şuursuzca tükettiler, gaflet içinde yaşayıp gaflet içinde öldüler.
- Yani bunca emeğim boşa mı gitti, hayatımı bir hiç uğruna mı harcadım ben?
- Elbette değil, emeklerin boşa gitmedi oğul, yaşadığın hayat sana yanlıştan dönme fırsatı verdi, doğru olanı yapma şansını elde ettin. En önemlisi, gücün nasıl güçsüzlüğe dönüştüğünü gördün, ilerde güçsüzlüğün nasıl güce dönüştüğünü de göreceksin!
- Güçsüzlük nasıl güce dönüşebilir pirim?
- Denemeden bilemezsin oğul, bu ince bir iştir, bir hikmettir ki Tanrı onu kamil kullarının idrakine bahşeder. Ama sana bir örnek verebilirim. Bilirsin Hz. Peygamber yoksulluğuyla övünür “Fakrım benim övüncümdür” derdi, çoğu zaman yiyecek bir lokma ekmek bulamaz, mal mülk istif etmez, gösterişli elbiseler giymezdi. Şah-ı Merdan da öyleydi, giydiği hırkayı defalarca yamadığı söylenir. Onlar görünüşte yoksul ve güçsüzdüler, ama bunu güce dönüştürebildiler. Nice Karunların bugün esamisi okunmazken, insanlık onları hayırla yad etmekte.Yoksulluk, yoksulluğundan utananlar için güçsüzlük, yoksulluğunu bayrak yapanlar için güçtür. İşte yoksulluk gerçek zenginliğe böyle dönüşür.
- Pirim katil de, hırsız da yetkinlik peşinde, dolayısıyla onlar da farkında olmadan Tanrıyı ararlar dediniz. Bir katil veya hırsız, nasıl olur da inanan biriyle aynı kefeye konur?
- Aynı kefeye konmaz oğul, ama onların da Tanrıyı aradığı doğrudur. Ne var ki onlar Tanrının celaline vurgundur, başka bir deyişle olumsuzun yetkinliğine ulaşmak isterler. Melek ne kadar Tanrıdansa, şeytan da o kadar Tanrıdandır, ama Tanrı insanı uyarmış iyiliği tavsiye etmiştir. Şeytani işler yapanlar sorumluluğu yüklenmek zorundalar, suçu Tanrıya yıkamazlar. Bu konuda ince bir noktaya değinmekte yarar var. Kimin meleğe, kimin şeytana hizmet ettiği pek belli olmaz, tarihte bunun pek çok örneği var. Mesela Fudayl bin İyad önceleri düpedüz eşkıyaydı, dağ başlarında yol keser, kervan soyardı. Bir gün sevgilisinin balkonuna tırmanırken gaipten bir ses “Ey Fudayl sen bunun için mi yaratıldın? ” diye haykırdı. Fudayl hemen yere indi, elbiselerini ve servetini fakirlere dağıtıp kendini Tanrıya adadı, yani şeytana hizmet eden meleğe hizmet etmeye başladı, anlayacağın küfür imana dönüştü. İşte bu yüzden “Küfr içinde iman vardır, seçebilirsen gel beri” denmiştir. Kısaca, her eşkıyanın içinde bir evliya gizlidir, hüner onu bulup açığa çıkarabilmekte! Fudayl’a “Sen bunun için mi yaratıldın?” diye haykıran sesle, içinde hissettiğin boşluk aynı şey oğul. İçindeki boşluk sana şöyle haykırıyor, “Ey insanoğlu sen mal istiflemek için mi yaratıldın? ” Ne demek istediğimi şimdi anladın mı?
- Anladın pirim, düne kadar içimdeki boşluktan nefret ediyordum, ama şimdi onu sevmeye başladım!
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa