KİM BU CANAVAR?
İncil’de Yuhanna’nın Vahyi bölümünde, yedi başlı, on boynuzlu, başları üzerinde yedi tacı olan bir canavardan söz edilir. Kehanete göre, canavar başında on iki yıldızlı taç taşıyan gebe bir kadının önünde doğar doğmaz çocuğunu yutmak için beklemektedir. Kadın, milletleri demir çomakla güdecek bir erkek doğurur, çocuk doğar doğmaz Allah’ın tahtının yanına götürülüp koruma altına alınır. İnsanı sürekli itham ettiği için Tanrıyla ihtilafa düşen canavar, Başmelek Mikael’in ordusuyla göklerde cenk eder, savaşı kaybederek yeryüzüne atılır. İnsanları azdırmak için Tanrıdan kıyamete kadar izin alır, denizden çıkan yedi başlı, on boynuzlu ve boynuzları üzerinde on tacı, başları üzerinde küfür isimleri yazılı bir başka canavara tahtını ve yetkisini devrederek insanları kendine secde ettirmeye çalışır. Yerden çıkan iki boynuzlu bir başka canavar ise, denizden çıkan canavarın yetkilerini kullanarak herkesi ona secde etmeye zorlar, insanların sağ ellerine veya alınlarına damga vurdurur, bu damgayı taşımayan hiç kimseye alış veriş ettirmez. Canavarın adı veya adının sayısı, insan sayısı olan 666’dır.
Bazı yorumcular, göklerdeki savaşı kaybederek yeryüzüne atılan birinci canavarın Lusifer’i, yani şeytanı simgelediğini, denizden çıkan yedi başlı on boynuzlu ikinci canavarla yerden çıkan iki boynuzlu canavarın, şeytanın dünyadaki işbirlikçilerini temsil ettiğini söylerler. Hatta canavarın boynuz sayısının, gizli şer örgütünün üye sayısını simgelediğini söyleyenler bile vardır. Onlara göre iblis, dünyadaki bazı elitleri kullanarak yeryüzünde egemenlik kurmaya çalışmaktadır.
Oysa biz, göklerdeki savaşı kaybederek yeryüzüne atılan canavarın şeytanı değil, insan egosunu simgelediğine inanıyoruz. Tanrının kendi mülkünde habis bir ur yaratması, üstelik ona kıyamete kadar süre tanıması hiç inandırıcı değil. Tevhidin Tanrısı ne böyle düzenlemeler yapar, ne de canavarları insanlara musallat eder! O’nun gücü hiçbir şey yapmamasından, yani ne olmak istiyorsa, o olması için herkese izin vermesinden kaynaklanır. Eğer Tanrı yapıp eden bir güç olsaydı adil olamazdı, kayıran, taraf tutan olurdu. Tanrının bu niteliği göz önüne alındığında, vahiydeki canavarın neyi simgelediği bellidir.
Şu anda dünyada insan egosundan daha tehlikeli bir canavar yoktur. Ego o kadar gaddar, o kadar bencildir ki, milyonlarca insanın tek bir savaşta telef olmasına aldırmaz, milyonlarca bebeğin hastalık ve açlıktan ölmesine göz yumar, konfor ve zenginlik uğruna akarsuları ve denizleri sanayi atıklarıyla kirletir, şehirlere atom bombaları atıp binlerce insanı bir anda yok eder, ölüm kusan silahlarla ülkeleri harabeye çevirir. Egonun vahşeti yanında canavarın esamisi bile okunmaz. Yuhanna canavardan dem vururken, aslında insan bedeninde gizlenen yırtıcı bir güçten, yani egodan söz etmekteydi. İnsanoğlu oldum olası şeytanı da, Tanrıyı da dışarda aramış, iç alemine bakmayı hiç düşünmemiştir, eğer düşünebilseydi, Tanrının vicdanında, şeytanın da nefsinde gizlendiğini anlardı! Ama egoyu canavar haline getiren Tanrı değil insandır, her şeye izin veren Tanrı, insanın ister egosuyla, isterse vicdanıyla iş görmesine de izin vermiştir. Kısaca, yaptığı her işten sorumludur insan, eylemlerinin sorumluluğunu asla var olmamış bir canavara yıkamaz.
Yuhanna, canavarın insan egosunu simgelediğini elbette biliyordu. Armagedon’da, yani insan bedeninde yapılacak son savaşta vicdan tarafından bozguna uğratılacağını da biliyordu. Ama vahyi gönderenler, canavarın kimliğinin uzun bir süre insandan gizlenmesini istediler, bu yüzden vahyin sonuna kehanete bir şey eklemeyi ya da çıkarmayı yasaklayan bir mühür vurdular! Besbelli canavarın kimliğinin merak edilmesini, üzerinde enikonu düşünülmesini istiyor, insanoğlunun gizli şeylere ilgi duyduğunu biliyorlardı.
İncil’de Yuhanna’nın Vahyi bölümünde, yedi başlı, on boynuzlu, başları üzerinde yedi tacı olan bir canavardan söz edilir. Kehanete göre, canavar başında on iki yıldızlı taç taşıyan gebe bir kadının önünde doğar doğmaz çocuğunu yutmak için beklemektedir. Kadın, milletleri demir çomakla güdecek bir erkek doğurur, çocuk doğar doğmaz Allah’ın tahtının yanına götürülüp koruma altına alınır. İnsanı sürekli itham ettiği için Tanrıyla ihtilafa düşen canavar, Başmelek Mikael’in ordusuyla göklerde cenk eder, savaşı kaybederek yeryüzüne atılır. İnsanları azdırmak için Tanrıdan kıyamete kadar izin alır, denizden çıkan yedi başlı, on boynuzlu ve boynuzları üzerinde on tacı, başları üzerinde küfür isimleri yazılı bir başka canavara tahtını ve yetkisini devrederek insanları kendine secde ettirmeye çalışır. Yerden çıkan iki boynuzlu bir başka canavar ise, denizden çıkan canavarın yetkilerini kullanarak herkesi ona secde etmeye zorlar, insanların sağ ellerine veya alınlarına damga vurdurur, bu damgayı taşımayan hiç kimseye alış veriş ettirmez. Canavarın adı veya adının sayısı, insan sayısı olan 666’dır.
Bazı yorumcular, göklerdeki savaşı kaybederek yeryüzüne atılan birinci canavarın Lusifer’i, yani şeytanı simgelediğini, denizden çıkan yedi başlı on boynuzlu ikinci canavarla yerden çıkan iki boynuzlu canavarın, şeytanın dünyadaki işbirlikçilerini temsil ettiğini söylerler. Hatta canavarın boynuz sayısının, gizli şer örgütünün üye sayısını simgelediğini söyleyenler bile vardır. Onlara göre iblis, dünyadaki bazı elitleri kullanarak yeryüzünde egemenlik kurmaya çalışmaktadır.
Oysa biz, göklerdeki savaşı kaybederek yeryüzüne atılan canavarın şeytanı değil, insan egosunu simgelediğine inanıyoruz. Tanrının kendi mülkünde habis bir ur yaratması, üstelik ona kıyamete kadar süre tanıması hiç inandırıcı değil. Tevhidin Tanrısı ne böyle düzenlemeler yapar, ne de canavarları insanlara musallat eder! O’nun gücü hiçbir şey yapmamasından, yani ne olmak istiyorsa, o olması için herkese izin vermesinden kaynaklanır. Eğer Tanrı yapıp eden bir güç olsaydı adil olamazdı, kayıran, taraf tutan olurdu. Tanrının bu niteliği göz önüne alındığında, vahiydeki canavarın neyi simgelediği bellidir.
Şu anda dünyada insan egosundan daha tehlikeli bir canavar yoktur. Ego o kadar gaddar, o kadar bencildir ki, milyonlarca insanın tek bir savaşta telef olmasına aldırmaz, milyonlarca bebeğin hastalık ve açlıktan ölmesine göz yumar, konfor ve zenginlik uğruna akarsuları ve denizleri sanayi atıklarıyla kirletir, şehirlere atom bombaları atıp binlerce insanı bir anda yok eder, ölüm kusan silahlarla ülkeleri harabeye çevirir. Egonun vahşeti yanında canavarın esamisi bile okunmaz. Yuhanna canavardan dem vururken, aslında insan bedeninde gizlenen yırtıcı bir güçten, yani egodan söz etmekteydi. İnsanoğlu oldum olası şeytanı da, Tanrıyı da dışarda aramış, iç alemine bakmayı hiç düşünmemiştir, eğer düşünebilseydi, Tanrının vicdanında, şeytanın da nefsinde gizlendiğini anlardı! Ama egoyu canavar haline getiren Tanrı değil insandır, her şeye izin veren Tanrı, insanın ister egosuyla, isterse vicdanıyla iş görmesine de izin vermiştir. Kısaca, yaptığı her işten sorumludur insan, eylemlerinin sorumluluğunu asla var olmamış bir canavara yıkamaz.
Yuhanna, canavarın insan egosunu simgelediğini elbette biliyordu. Armagedon’da, yani insan bedeninde yapılacak son savaşta vicdan tarafından bozguna uğratılacağını da biliyordu. Ama vahyi gönderenler, canavarın kimliğinin uzun bir süre insandan gizlenmesini istediler, bu yüzden vahyin sonuna kehanete bir şey eklemeyi ya da çıkarmayı yasaklayan bir mühür vurdular! Besbelli canavarın kimliğinin merak edilmesini, üzerinde enikonu düşünülmesini istiyor, insanoğlunun gizli şeylere ilgi duyduğunu biliyorlardı.
2 Yorum:
Meseleye İslam açısından yaklaşırsak. Kuran'a göre İblis cinlerden.(kehf50)
Cinlerde düşünen/konuşan enerjiden varlıklar..İnsanlardan ayrı bir topluluk. Hz.Süleyman için bu cinler binalar ve mihraplar inşa ediyor, dalgıçlık yapıyor. Cinlerin bina ustası olduğu belirtiliyor. Hatta cinlerin konuştuğu "Cin Süresi" bile mevcut.
Eğer diyorsanız İblis egoya yapılan bir vurguydu. Bkz>> Kuran'da Sembolizm yoktur. (Bakara26)(Müddesir31)
İblis'in cinlerden olması ve cinlerin de bina inşa edebilecek kadar somut varlıklar olması, akıllara cinlerin yeniçağ öğretilerinde bahsedilen evrendeki negatif varlıklar olup olmadığı sorusunu getiriyor. Kim bilir belki de Zeta Reticuli'den gelen gri uzaylılar cinlerdir. Yada bu görünüş, onların öz şekilleridir. Mesela eski müslüman toplumlarında hiç uzaylı efsanesi yoktur.
İblis'i de bu varlıklarının başındaki komutan olarak düşünürsek. (ki materyalizasyon yeteneğini daha da geliştirmiş bir varlık.)(bu açıdan İnsan görünüşüne de bürünebilir.) Zaman içinde Dünya'da önemli mertebelerle temasa geçerek istedikleri düşünce biçimlerinin yayılmasını fevkalade sağlamış olabilir. Hatta iyilik yanlısı duran diğer uzaylı varlıkları/rehberleri de insanların düşmanı olan cinlerden saymamız mümkün. Son derece akıllı olduklarına şüphe yok. Bu kez büyük kozlara oynuyorlar gibi. Pek çok yararlı bilgiyi bizimle paylaşsalar da, bunları yanlış bir biçimde empoze etme çabası olabilir. Zaten 50 yıl boyunca elle tutulur/gözle görülür bir şey kazandırabilmiş değiller. Sürekli gelecek vaatleri ve oluşturmaya çalıştıkları birleşik yüksek Din! İnsanlığın son dönemdeki bilimsel gelişmelerinden endişelenmiş olabilirler. Çünkü ne kadar doğru bilirsek, o kadar Tanrı’ya yaklaşırız. Benim teorim de bu. Ne dersiniz?
SEvgili Küçük Prens,
Kurandaki cinleri dünya dışı varlıklar olarak algılamak gerek bana göre.İyileri de kötüleri de olabilir.Bu konuları tartışmak için arkadaşlarla oluşturduğumuz Düşünce Platformuna girmek için alttaki linki tıklayın lutfen.
Yaşar Uçar
http://groups.google.com/group/tartma-platformu-?pli=1
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa