KIYAMET ÜSTÜNE
Bugünlerde felaket tellalları kıyamet senaryoları üreterek etrafa dehşet saçıyorlar. Bir asteroitin falanca tarihte dünyayı nasıl tuzla buz edeceğinden tutun da, nükleer bir kazanın kıyameti nasıl başlatacağına dek bir dizi senaryo dolaşıyor ortalıkta. İnsanoğlu oldum olası kıyameti dünyanın yıkımıyla özdeşleştirdiği için, felaket tellallarının afaki senaryolarına inanmakta zorlanmıyor! Oysa kutsal metinlerde sözü edilen kıyametin dünyanın yıkımıyla hiçbir ilgisi yok, çünkü dünya daha evvel de büyük yıkımlara sahne oldu, ama hiçbir yıkım insanın kaderini kökten değiştiremedi. Gerçek kıyamet ise çok farklı bir geleceğe, daha yüce bir amaca hizmet edecek!
Kutsal metinleri yorumlayanlar kıyamet kehanetlerini binlerce yıl araştırmış, ama inandırıcı bir sonuca varamamışlardır. İncil’in Yuhanna’nın Vahyi bölümünde son savaşın yapılacağı yerin Armagedon olduğu yazılı. Gerçekten dünyada böyle bir yer var mı? Bir rivayete göre savaş İsrail’deki Megido Ovasında yapılacakmış! Armagedon ile Megido sözcükleri arasındaki benzerlik, yorumculara savaş alanının Megido Ovası olabileceğini düşündürmüş olmalı! Öte yandan, iyilik ve kötülüğü temsil eden ordular acaba hangi ordular? Bu konuda en inandırıcı tahmini yapanlara göre, savaş, komünizmi temsil eden Kızıl Orduyla, kapitalizmi temsil eden Amerikan Ordusu arasında yapılacakmış! Ne yazık ki komünizmin çöküşü bu kehaneti şimdiden boşa çıkardı! Hikmeti kendinden menkul bu tür kehanetler bir süre daha insanoğlunun zihnini meşgul edeceğe benziyor.
Aslında kıyamet sözcüğü Arapça kıyam kökünden gelir, kıyamın sözlük anlamı ise ayağa kalkıştır. Peki ayağa kalkacak olan nedir? Dünyanın taşı toprağı mı, yoksa hiç ummadığımız bir şey mi ayağa kalkacak? Bize göre ayağa kalkacak olan vicdandır, egonun susturduğu, binlerce yıl paspas gibi çiğnediği vicdan ayağa kalkıp egoyu bozguna uğratacak! Şu anda insanlık kıyametin tam ortasında, çünkü hayrın ve şerrin, yani egoyla vicdanın orduları insan bedeninde kıyasıya savaşa tutuştu. Armagedon denen savaş alanı ise insan bedeni, çünkü vicdanla egonun savaşacağı yer ancak orası olabilir. Bu yüzden beden depreme uğramış gibi sarsılmakta, yalnızlık duygusu, bunalım ve stresler insanı canından bezdirmekte!
İnsanlığı saptırmak için Tanrıdan bir vakte kadar izin alan iblis, sanıldığı gibi Tanrıya karşı geldiği için cezalandırılan bir melek değil, insanın tanrısal benliğini örten sahte benliktir, yani insan egosudur! Vicdan ise, dünya yaşantısında Tanrının insana uzattığı yardım elidir. Son savaş bu ezeli rakipler arasında yapılacak ve vicdan zafer kazanacaktır. Ama vicdanın egoyla savaşabilmesi, dahası zafer kazanabilmesi için kıyam etmesi, yani ayağa kalkması gerekir. Kutsal metinlerin sembollere bürüyerek üstü kapalı şekilde anlatmaya çalıştığı gerçek kıyamet işte budur!
Dünyanın yıkımıyla ilgilenip, kendi içindeki yangına boş vermek insana has bir aymazlık olsa gerek! Aslında kıyamet dışarda değil içerde kopmakta, insan bedeni çaresizlik içinde oradan oraya savrulup durmaktadır. Sanıldığı gibi dünya büyük bir yıkıma uğramayacak, ama insanoğlu savaşın sonunda tepeden tırnağa değişecektir. Egosuna hizmet eden alışkanlıklarını yele vererek tanrısal özüne sahip çıktığında, vicdanın kıyamı amacına ulaşmış olacaktır.
Bugünlerde felaket tellalları kıyamet senaryoları üreterek etrafa dehşet saçıyorlar. Bir asteroitin falanca tarihte dünyayı nasıl tuzla buz edeceğinden tutun da, nükleer bir kazanın kıyameti nasıl başlatacağına dek bir dizi senaryo dolaşıyor ortalıkta. İnsanoğlu oldum olası kıyameti dünyanın yıkımıyla özdeşleştirdiği için, felaket tellallarının afaki senaryolarına inanmakta zorlanmıyor! Oysa kutsal metinlerde sözü edilen kıyametin dünyanın yıkımıyla hiçbir ilgisi yok, çünkü dünya daha evvel de büyük yıkımlara sahne oldu, ama hiçbir yıkım insanın kaderini kökten değiştiremedi. Gerçek kıyamet ise çok farklı bir geleceğe, daha yüce bir amaca hizmet edecek!
Kutsal metinleri yorumlayanlar kıyamet kehanetlerini binlerce yıl araştırmış, ama inandırıcı bir sonuca varamamışlardır. İncil’in Yuhanna’nın Vahyi bölümünde son savaşın yapılacağı yerin Armagedon olduğu yazılı. Gerçekten dünyada böyle bir yer var mı? Bir rivayete göre savaş İsrail’deki Megido Ovasında yapılacakmış! Armagedon ile Megido sözcükleri arasındaki benzerlik, yorumculara savaş alanının Megido Ovası olabileceğini düşündürmüş olmalı! Öte yandan, iyilik ve kötülüğü temsil eden ordular acaba hangi ordular? Bu konuda en inandırıcı tahmini yapanlara göre, savaş, komünizmi temsil eden Kızıl Orduyla, kapitalizmi temsil eden Amerikan Ordusu arasında yapılacakmış! Ne yazık ki komünizmin çöküşü bu kehaneti şimdiden boşa çıkardı! Hikmeti kendinden menkul bu tür kehanetler bir süre daha insanoğlunun zihnini meşgul edeceğe benziyor.
Aslında kıyamet sözcüğü Arapça kıyam kökünden gelir, kıyamın sözlük anlamı ise ayağa kalkıştır. Peki ayağa kalkacak olan nedir? Dünyanın taşı toprağı mı, yoksa hiç ummadığımız bir şey mi ayağa kalkacak? Bize göre ayağa kalkacak olan vicdandır, egonun susturduğu, binlerce yıl paspas gibi çiğnediği vicdan ayağa kalkıp egoyu bozguna uğratacak! Şu anda insanlık kıyametin tam ortasında, çünkü hayrın ve şerrin, yani egoyla vicdanın orduları insan bedeninde kıyasıya savaşa tutuştu. Armagedon denen savaş alanı ise insan bedeni, çünkü vicdanla egonun savaşacağı yer ancak orası olabilir. Bu yüzden beden depreme uğramış gibi sarsılmakta, yalnızlık duygusu, bunalım ve stresler insanı canından bezdirmekte!
İnsanlığı saptırmak için Tanrıdan bir vakte kadar izin alan iblis, sanıldığı gibi Tanrıya karşı geldiği için cezalandırılan bir melek değil, insanın tanrısal benliğini örten sahte benliktir, yani insan egosudur! Vicdan ise, dünya yaşantısında Tanrının insana uzattığı yardım elidir. Son savaş bu ezeli rakipler arasında yapılacak ve vicdan zafer kazanacaktır. Ama vicdanın egoyla savaşabilmesi, dahası zafer kazanabilmesi için kıyam etmesi, yani ayağa kalkması gerekir. Kutsal metinlerin sembollere bürüyerek üstü kapalı şekilde anlatmaya çalıştığı gerçek kıyamet işte budur!
Dünyanın yıkımıyla ilgilenip, kendi içindeki yangına boş vermek insana has bir aymazlık olsa gerek! Aslında kıyamet dışarda değil içerde kopmakta, insan bedeni çaresizlik içinde oradan oraya savrulup durmaktadır. Sanıldığı gibi dünya büyük bir yıkıma uğramayacak, ama insanoğlu savaşın sonunda tepeden tırnağa değişecektir. Egosuna hizmet eden alışkanlıklarını yele vererek tanrısal özüne sahip çıktığında, vicdanın kıyamı amacına ulaşmış olacaktır.
2 Yorum:
Yaşar Hocam,
Değerli çalışmalarınızı ilgiyle takip ediyorum, her biri yaşamı ve evreni anlamlandırmada bana yeni ufuklar açıyor, öyle ki hepsinin çıktılarını alıp arşivimde saklamaya başladım.
28 yaşındayım ve şu an Klasik tarzda bir felsefe okulunda dersler alıyor, kendimi tanımaya çalışıyorum. Sizle de şahsen tanışmayı çok isterim.
Yaşar hocam saygılar;
Siz acaba, Akdeniz Üniversitesinde rektörlük yapmış olan Yaşar Uçar mısınız?
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa