Aykırı Yazılar

Bu blogda, 40 yıl boyunca kaleme aldığım makaleleri okuyacaksınız. Genelde tasavvufi konulara eğilen söz konusu yazılar, ezelden beri insanoğlunun aklını kurcalayan bazı temel sorunlara açıklık getirme iddiasındadır.

17 Eylül 2009 Perşembe

KARMA ÜSTÜNE

Toz duman içinde yitip giden kavramlardan biri de karmadır, bir sürü tarif yapılmıştır hakkında. Kimine göre telafi yasasıdır, kimine göre çekim yasasının yan ürünüdür, kimine göreyse karma diye bir şey yoktur. Üç semavi dinin pek ilgilenmediği bu kavrama ilişkin en geniş yorumu Hinduizm yapmıştır, bu yüzden Brahmanik tradisyonlarda karma inancı çok önemli bir yer tutar.
Sağlığında spiritüalizmle yakından ilgilenen Fransız düşünürü Albert Pauchard kader (karma) hakkında şöyle diyor: “Dünya hayatını olgunluğa doğru yol alma, sürekli ruhsal bir gelişme gibi görenler için kader tamamen başka bir şeydir. Kader, ruhun çözmek, eritmek zorunda olduğu güçlükler bütünü ve uğraşacağı denemelerdir, daha önceki enkarnasyonunda yapmış olduğu hataları telafi ederek olgunlaşacağı zorunlu hayat koşullarıdır. Tüm önemli şeyler ezelde yazılmıştır, ama sanıldığı gibi kimilerine mutluluk ve refah, kimilerine hastalık ve yoksulluk, kimilerine de sayısız güçlük veren Tanrı tarafından yazılmamıştır, çünkü her eylem, her düşünce yaşanır ve sonuçları bir enkarnasyondan diğerine yansır.” Görüldüğü gibi, Pauchard karmayı telafi edilecek zorunlu hayat koşulları olarak algılıyor, ama koşulları Tanrının değil insanın yarattığını söylüyor.
P’taah adlı bilge ise karma konusunda şunları söylüyor: “Herhangi bir enkarnasyonda, herhangi bir deneyimi yargısızca kucaklamadığınız takdirde, onu başka enkarnasyonda gerçekleştirirsiniz. Fakat buna ceza denemez, çünkü doğru ve yanlış yoktur. Siz ya uyum içindesinizdir ya da değilsinizdir, yani her ne varsa ya sevgi denen yasaya dahildir ya da korkuya. Öyleyse, karma dediğiniz şey sadece deneyimdir. Sadece bu hayatınızın değil, her bir hayatınızın geçmişini ve geleceğini değiştirme şansına sahipsiniz, çünkü arada ayrılık yoktur.” P’taah’a göre, yargıladığımız her deneyimi bir sonraki enkarnasyona taşımak, yani gelecek yaşamımızda telafi etmek zorundayız. Ama bu telafinin cezayla ilgisi yoktur, çünkü karma denen şey sadece deneyimdir.
Bilge Ramtha’nın karma anlayışı ise çok farklı, ona göre karma Tanrının değil, insanın icat ettiği bir yasa! “Karmik bağ denen şey, “gereksinim” denen çok basit bir sözcüğün dini açıklamasıdır. Karma Tanrı yasası değil, ona inananların yasasıdır! Var olan yasalar, kendi evreninizde etkili olmalarına izin verdiklerinizdir. Eğer karmaya inanmayı seçerseniz, kesinlikle yarattığınız şeyin pençesinde olacaksınız, çünkü ona güç veren sizsiniz. Yazgınızı kimin belirlediğini sanıyorsunuz? Çoğunuz herkesi yönlendiren ve olayların meydana gelmesine sebep olan yüce bir varlığa inanırsınız, böylece yaşamın sorumluluğunu sırtınızdan atmış olursunuz. Oysa yazgınızı siz yaratıyorsunuz, şu anda düşünüp hissettiğiniz şekilde yaşamınızın her anını yaratan sizsiniz, şimdi yarattığınız düş, yarının realitesini hazırlar. Şimdi ya da bin yıl önce ne yapmış olursanız olun karşılığını ödemek zorunda değilsiniz, hiçbir zaman da olmadınız! Çünkü onu yaparak anlayış kazandınız ve amaçlı bir yarar sağladınız. Geçmiş bitti sevgili varlıklar, geçmiş içinizde bir olgunluk olarak yaşıyor. Şu an geçmişinizden daha büyüksünüz, sizler şimdi’nin ürünüsünüz, hayatınızı şimdi’de yaşıyorsunuz, geleceğiniz bile şimdi’de yaratılıyor, çünkü Tanrının yaşadığı yer orasıdır!” Ramtha’ya göre karmayı yaratan insan düşüncesidir, yani insandan bağımsız ne karma yaratan bir Tanrı vardır, ne de bir yasa. Sonsuz şimdi, geleceğin tüm olgularını bağrında taşıyan yerdir. Yapılan hiçbir eylem gelecekte telafi edilmesi gereken bir karma yaratmaz, sadece insana deneyim kazandırır.
Karma konusunda en isabetli yorumu ise bilge Omni yapıyor. Ona göre sıradan insanın karma sandığı yasa, aslında “çekim yasası”ndan başka bir şey değil. “Karma, sizi cezalandırmak ya da dengelemek için tasarlanmış bir yasa değildir. O sadece farklı terimlerle ifade edilen, din tarafından binlerce yıldır kefaret kavramına dayandırılarak yorumlanan çekim yasasıdır. Bazıları, eğer geçmiş yaşamınızda servetinizi kötüye kullandıysanız, bu yaşamınızda yoksul kalacağınızı, geçmiş yaşamda birini öldürdüyseniz, bu yaşamda cezasını çekeceğinizi söylerler. Eğer fikrinizi değiştirmediyseniz bu doğrudur. Şunu söylemek istiyorum: Eylem düşünceden kaynaklanır, yani düşünce eylemden önce gelir. Bir insanı hırsızlığa, tecavüze ya da cinayete sevk eden şey düşüncedir. Peki bir hırsızın düşünceleri nelerdir? Bu birey çekim yasasını anlamaz, Tanrının sonsuz sevgisini anlamaz, servet yaratma yeteneğine sahip olduğuna da inanmaz. Eğer bir yaşamınızda zengin olamayacağınız ya da servet edinmeye layık olmadığınız inancını taşıyorsanız, eğer inanç sizi hırsızlığa itecek kadar güçlüyse, o inanç dünyadaki deneyiminizin bir sonraki bölümüne dek sizi izleyecektir, yani size karma çeken şey eylem değil, sizi o eyleme iten inancın ardındaki düşüncedir. Şimdiki yaşam deneyiminize girerken, otomatik olarak zenginlikle ilgili benzer inanç ve deneyimleri paylaşan bir ana babaya çekilirsiniz, ta ki bu düşüncenin artık size hizmet etmediğine karar verene dek. Kendinizle ilgili tüm yanıtlar, çok az istisna dışında bu enkarnasyonda bulunmaktadır, çünkü inançlarınız şimdiki yaşamda mevcuttur. İnançlarınızı değiştirirseniz karmanızı da değiştirmiş olursunuz. Kabul etmek zor olsa da, ceza, yargı, başarısızlık ve olumsuz karma diye bir şey yoktur, sadece deneyim vardır. Zaten en yüksek anlamda doğru ve yanlış da yoktur!”
Aslında Omni’nin karma hakkındaki yargılarıyla, diğer bilgelerin yargıları arasında çelişki yok, hepsi karmayı yaratanın eylem değil düşünce olduğunda hemfikirler. Yargılar arasındaki tek fark terminolojide, biri karmaya zorunlu hayat koşulları derken, diğeri deneyim, bir diğeri de gereksinim diyor. Adı ne olursa olsun, karma dediğimiz şey aslında çekim yasasıyla yakından ilgili. Benzerin benzeri çektiğini söyleyen bu yasa, olumlu düşüncelerin olumlu karmalar, olumsuz düşüncelerin ise olumsuz karmalar yaratmasını sağlar. İnsan düşüncesi sürekli kozmostaki “düşünce nehrinden” kendine benzer düşünceleri çekmektedir, bu yüzden düşünce değiştiğinde karma da değişir. Kısaca, çekim yasası “kendim ettim, kendim buldum” mantığıyla çalışmakta, nötr olan kozmik enerji herkese düşündüğü şeyi vermektedir. Sonuç olarak, karma Tanrının dayattığı bir kader değildir, üstün bir gücün insanoğluna verdiği ceza ya da ödül de değildir, düşüncelerimizle yarattığımız kendi geleceğimizdir.